Ülkemizin en önemli tatil destinasyonlarından biri olan Ayvalık’a bağlı 22 adadan bir tanesi Cunda Adası. Hatta herhangi bir tanesi olmasından öte bu adaların gözbebeği de diyebiliriz Cunda için çünkü bu adalar arasında içinde hayat olan tek yer burası. Bu özelliği ile birlikte Gökçeada, Bozcaada ve Uzunada’dan sonra Ege Denizi’nin de en büyük 4. Adası burası. E daha ne olsun! 🙂
Şaka şaka henüz bitmedi, Cunda Adası’nda gezilecek yerlerden, doğal güzelliklere kadar bir tatilden beklentinizi karşılayacak daha bir sürü şey var. Gündüzleri adanın tarihi yüzünü yansıtan görülecek yerleri, kendine hayran bırakan doğası ve denize girebileceğiniz plajları, akşamları da sokaklara kurulmuş masaları, denize yansıyan ışıl ışıl yakamozları, taş kahvesi, dondurmacıları ve tüm bunların ortaya çıkardığı neşesi kalbinizi çalıyor Cunda Adası’nın.
Tatil havasını sonuna kadar hissediyorsunuz Cunda’da ama burası asla gümbür gümbür kafa patlatan müziklerle rahatsız etmiyor sizi. Naif melodiler çalıyor sokaklarda. Hatta Plajlarda bile öyle aşırı müzikler yok. Hem dinlemelik, hem de dinlenmelik Cunda’nın her anı.
cunda karadeniz pastanesi
Peki Türkiye’deki onca tatil beldesi günden güne karmaşıklaşıyorken burası nasıl böyle kalabiliyor? Hemen anlatalım. Cunda Adası, yıllar önce doğal güzelliklerinin ve tarihi yapılarının günümüze kadar gelebilmesi ve gelecek nesillere aktarılabilmesi adına devlet tarafından koruma altına alınmış bir yerleşim yeri. 1976 yılına gelindiğinde de doğal ve tarihi sit alanı olarak kabul edilmiş.
Tabi olay bununla da sınırlı değil. Cunda’ya bugünkü şeklini veren Rum halkının buralara gözü gibi bakmasının da büyük payı var. Geçmişten günümüze ulaşmış rengarenk taş evleri, Arnavut kaldırımı döşeli sokakları, manastırları, kiliseleri ve bunların yanında adanın doğal güzellikleri, mavi bayraklı plajları ve kendine has kültürü görülmeye ve hissedilmeye fazlasıyla değiyor.
Buraları öve öve bitiremedikten sonra yavaş yavaş yazımızın esas konusuna gelelim ve Cunda Adası hakkında bilgileri ve gezilecek yerlerini sıralamaya başlayalım. Bu yazımızda Cunda’da görülecek noktaları detaylı olarak paylaştık ancak geziniz sırasında ihtiyaç duyabileceğiniz bilgiler hakkında da bir iki kelam etmeyi ihmal etmedik (detaylı gezi rehberi için buraya tıklayın).
Yazıda Bulabilecekleriniz
1 Cunda Adası Gezi Rehberi1.1 Cunda Adası’nda Konaklama
1.2 Cunda Adası’nda Denize Girilecek Yerler
1.3 Cunda Adası’nda Ne Yenir, Ne İçilir?
1.4 Cunda Adası’nın Tarihi
1.5 Alibey Adası İsmi Nereden Geliyor?
2 Cunda Adası Gezilecek Yerler Haritası
3 Cunda Adası’nda Gezilecek Yerler3.1 Taksiyarhis Kilisesi (Rahmi M. Koç Müzesi)
3.2 Aşıklar Tepesi ve Sevim & Necdet Kent Kitaplığı
3.3 Yel Değirmeni ve Agios Yannis Kilisesi
3.4 Cunda Sahili
3.5 Taş Kahve
3.6 Tımarhane Adası
3.7 Despot Evi
3.8 Ayışığı Manastırı
3.9 Panaya Kilisesi
3.10 Cunda Sokakları
Cunda Adası Gezi Rehberi
cunda cilveli bar
Başta yerli turistler olmak üzere yabancı turistlerin de uğrak noktası haline gelen Ayvalık’ın biricik, nadide, gözde adası Cunda’ya gidenlerin işine yarayacak, buraların tadına doyuracak, favori yazıların arasına kaydedilip gitmeden önce tekrar tekrar okunacak gerekli tüm bilgileri burada kısaca derledik.
Masmavi denizi, ışıl ışıl akşamları ile göz kamaştıran Cunda Adası’nda konaklama konusunda nelere dikkat etmelisiniz, denize nerede girilir, hangi plajda deniz daha güzel, ücretleri ne kadar, Cunda Adası’nda ne yenir, ne içilir gibi tüm bilgileri kendi deneyimlerimizden derleyerek ayağınıza kadar getirdik. Siz sadece yazımızı okuyun, valizinizi hazırlayın ve tatilinizin hayalini kurmaya şimdiden başlayın.
Cunda Adası’nda Konaklama
Doğal güzelliklerinin yanı sıra Cunda Adası’nı görülesi kılan şeylerden biri de taş sokaklar ve o sokakların içinde sağlı sollu dizilmiş Rumlar’dan kalma rengarenk taş konaklar. İnsanı geçmişe götüren, stresten arındıran ve ruhunu doyuran bu konaklar, Cunda’ya geldiğinde bu evlerde uyanmak isteyenler için butik otellere dönüştürülmüş.
Ancak olay bu evlerde kalmak istemekle bitmiyor ne yazık ki. Tarihi konaklarda kalmak elbette ki çok güzel bir duygu ancak bunun getirdiği dezavantajlı durumlar da var ne yazık ki. Cunda Adası kalabalık bir tatil mekanı, butik otel sayısı da sınırlı olunca kalacak yer bulmak zorlaşabiliyor. Bu sıkıntıdan nasıl sıyrılabileceğinizi de göz önünde bulundurarak Cunda Adası’nda konaklama yeri seçerken dikkat etmeniz gereken kritik 3 konuyu hazırladığımız diğer gezi rehberinde anlattık.
Cunda Adası’nda Konaklama
Cunda Adası’nda Denize Girilecek Yerler
Ege kıyıları genel olarak, tatilin getirdiği rehavete kendini fazla kaptıranları dinç tutan, serin bir denize sahip. Hani şu kumsalda mayışmış bedenleri coss ettiren, ilk girdiğiniz an üşüten sonra yavaştan yavaştan alıştıran denizler var ya hah işte tam olarak anlattığımız o. 🙂
Cunda Adası’nın denizi de kısmen bu gruba dahil oluyor diyebiliriz. Kısmen diyoruz çünkü bu durumun geçerli olmadığı plajlar da mevcut. Mesela Patriçya Koyu gibi suyun sığ olduğu yerlerde denize sefası yapmayı tercih edersiniz, Ayvalık’ta denize girilecek yerlerden daha sıcak bir su sizi bekliyor olacak.
Cunda Adası plajları ve plaj ücretleri hakkında merak ettiğiniz her şeyi daha önceden yazmıştık. Aşağıdaki linkten daha detaylı bilgileri alabilirsiniz.
Cunda Adası’nda Denize Girilecek Yerler
Cunda Adası’nda Ne Yenir, Ne İçilir?
Gittiğimiz her şehrin mutfağından damağımıza hatıra tatlar bırakmak biz başka dünyalılar için bir yaşam tarzı. Cunda Adası’na gittiğimizde de bundan geri geri kalmak olmaz elbette. Sıcacık ışıl ışıl yaz akşamlarında Cunda’da ne yenir, rakı balık nerede yapılır, yemeğin üzerine meşhur damla sakızlı türk kahvesi nerede içilir, buraların meşhur tatlısı ballı lokma nerede yenir gibi tüm soruları cevaplarını da yine sizin için öncü başka dünyalılarınız yazdı. Okumak için tıklayın.
Cunda Adası’nda Ne, Nerede Yenir?
Cunda Adası’nın Tarihi
cunda yel değirmeni
Fotoğraf Kaynak: Filckr-sepulturgay
Kısaca Cunda’nın tarihinden de bahsetmek, oraların geçmişi hakkında da bir iki kelam etmek lazım. Adını bir denizcilik terimi olan yunta (yelkenlerin rüzgarla şişmesi) kelimesinden alıyor Cunda Adası. Tarihte bilenen bir diğer adı da Moshonisia yani Kokuluada.
Buralarda yaşam çok eskilerde başlasa da adanın esas gelişimi 1770’li yıllara denk geliyormuş. Çeşme’de Ruslarla yapılmış savaş sonrası yenilgiye uğrayan Hasan Paşa’nın Ayvalık’a sığınması ile birlikte bölgenin ismi duyulmaya başlamış. Ayvalık’ta bulunan papazının ve orada yaşayan bölge halkının Hasan Paşa’ya ve yanındakiler çok iyi davranması sonucu bu bölgeye belli imtiyazlar verilmiş ve bu ayrıcalıklar sonucunda da bölgenin gelişimi hızlanmış.
Alibey Adası İsmi Nereden Geliyor?
Cunda’nın tarihini anlatmıyor muydunuz Alibey Adası da nereden çıktı şimdi diyor olabilirsiniz. Buranın asıl adı Alibey Adası olsa da bu ismi (en azından oraya gidene kadar) pek bilen yok. Sahne adı ise Cunda Adası ve günümüzde bu isimle nam salmış durumda. Resmi olarak adı farklı olsa da geçmişten kalan bir alışkanlıkla hala Cunda olarak anılan adanın resmi ismini alma hikayesi de aslında oldukça özel.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Osmanlı padişahı burada yaşayan halka, Yunanlılara teslim olun, talimatını vermiş. Bu emre uymayan birlik kumandanı Ali Çetinkaya, düşman askerine ilk kurşunu sıkmış ve bölgedeki silahlı mücadeleyi başlatmış. Bunun üzerine de adaya bu cesur kumandanın adı yani Alibey Adası ismi verilmiş.
Cunda Adası bir ada evet ama adaya köprü ile kara bağlantısı oluşturulmuş. Bu köprü 1964 yılında inşa edilmiş. Cunda Adası’nı Ayvalık’a bağlayan bu köprü aslında ülkemizin ilk boğaz köprüsü olma özelliğini de taşıyor.
Cunda Adası Gezilecek Yerler Haritası
Aşağıdaki haritayı Cunda gezimize başlamadan önce hazırlamıştık. Döndükten sonra birkaç ekleme yaptık elbette ama üç aşağı beş yukarı aynı kaldı ve ortaya buralara geldiğinizde ne nerede diye ararken fazla oyalanmamanızı ve nokta atışı yerlere gitmenizi sağlayacağını düşündüğümüz bir Cunda’da gezilecek yerler haritası çıktı.
Resmin altındaki linke tıklayarak haritanın tamamını açabilirsiniz. Ayrıca bizim eklemediğimiz yerler varsa bir el atıp onları da işaretleyebilirsiniz. Böylece bundan sonra gidecekler için de ortaya güzel bir kaynak çıkmış olur. 🙂
cunda gezilecek yerler haritası
Google Haritalar’da Açmak İçin Tıklayın!
Cunda Adası’nda Gezilecek Yerler
Cunda’da gezilecek yerlerin hepsi birbirine yakın. Yani burası, tarihi sokaklarında adım adım yürüyerek keşfedebileceğiniz harika bir destinasyon. Aşağıda sıralıyoruz listeyi. Yarım günde hepsini bitirirsiniz muhtemelen. Şimdiden keyifli bir gezi dileriz. 🙂
Taksiyarhis Kilisesi (Rahmi M. Koç Müzesi)
Çoooook uzun yıllar öncesinden, taaa 1870’li senelerden kalma bir eser olan Taksiyarhis Kilisesi, Cunda Adası’nda mutlaka görülmesi gereken noktalardan biri. Adanın sembolü haline gelen kilise, Bizans mimarisinde mahkeme ve toplantı salonlarında sıklıkla kullanılan Kubbeli Bazilika Plan tipinde bir mimariye sahip.
Kilisenin dışı kadar içi de son derece dikkat çekici ve güzel. 2003 yılında yaşanan fırtınanın ardından tahribata uğrayarak ziyarete kapatılan Taksiyarhis Kilisesi, Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından 2011 yılında restore edilmeye başlanmış. 2014 tarihinde ise restorasyonu tamamlanarak yeniden ziyarete açılmış.
Cunda’ya kadar gelmişken Taksiyarhis Kilisesi’ne mutlaka gidin. Müze 1 Ekim – 31 Mart tarihleri arasında saat 08:30’dan 17:30’a, 1 Nisan – 30 Eylül tarihleri arasında ise 09:00’dan 19:00’a kadar açık. Pazartesi günü hariç haftanın her gününde ziyaret edenbilirsiniz.
Taksiyarhis Kilisesi Giriş ücreti: 6 TL, Müzekart geçerli.
Aşıklar Tepesi ve Sevim & Necdet Kent Kitaplığı
cunda sevim necdet kent kitaplığı
Fotoğraf Kaynak: Filckr-Burak Bahadır Aksoy
Cunda’da gezilecek yerler listesinde konumu en güzel olan yer hiç şüphesiz Aşıklar Tepesi ve burada bulunan Sevim & Necdet Kent Kitaplığı. Cunda’yı kuş bakışı ya da günümüz teknolojisiyle söylemek gerekirse drone bakışıyla görebildiğiniz yüksek bir tepe burası. Siz buraların en meşhur adasını yükseklerden izlerken hemen karşınızda Ayvalık’ın da size göz kırptığını göreceksiniz. 🙂
Buraya araba ile çıkabiliyorsunuz ancak park yeri bulmak biraz sıkıntılı. O yüzden, her ne kadar yokuş biraz dik olsa da aracı aşağıda bırakıp tabanvayla çıkmak daha mantıklı bir seçenek. Hem üşenmeyip yürüyerek çıkarsanız buranın kendine has dar sokaklarını ve taş evlerini de göreceksiniz. Yolun sonunda ise Aşıklar Tepesi’ne ulaşacaksınız.
Burada bulunan tuğladan ve kesme taştan yapılmış Agios Yannis Kilisesi, 1997 yılında Koç Ailesi tarafından restore ettirilmiş ve Sevim & Necdet Kent Kitaplığı adıyla kullanılmaya başlanmış. Geziye açık olan küçük bir bölüm var ve giriş ücretsiz. Bahçesi de cafe olarak kullanılan bu güzel kilisede ev yapımı bir limonata içerek Cunda manzarasıyla soluklanabilirsiniz.
Yel Değirmeni ve Agios Yannis Kilisesi
Yukarıda bahsettiğimiz gibi şimdilerde Sevim & Necdet Kent Kitaplığı olarak kullanılan Agios Yannis Kilisesi’nin geçmişini de anlatalım biraz. Burası yüzyılları aşarak günümüze kalmayı başarmış bir kilise. Aşıklar Tepesi’nde bulunan Agios Yannis Kilisesi, Edremitli iki keşiş* tarafından Aziz Yahya’ya (St. John) ithafen yapılmış.
Yapımında kesme taş ve tuğla kullanılan kilise, mübadele ile birlikte terkedilmiş ne yazık ki. 1944 yılında meydana gelen bir depremle de oldukça büyük bir hasar görmüş ve çatısı çökmüş. Uzun süre el değmeden öylece kalan kilise tam bir harabeye dönüşmeye başlayacakmış ki Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından korumaya alınarak restore edilmiş.
Bu arada, hemen yakınında bulunan tarihi Yel Değirmeni’ni de işlevini yitirdiği için ziyarete açık. Günün her saati görülebilir durumda.
*Keşiş: yaşamını manastırda geçiren, hiç evlenmemiş papaz
Cunda Sahili
cunda sahili
Başka dünyalı Merve (yani benim) için yaz gezilerinde akşamları bir başka özel. Evet, özellikle bu tarz destinasyonlarda, gündüz gezmenin ve denizin dibine vuruyorum ama akşam olduğunda da içimi ayrı bir mutluluk kaplıyor. Çünkü, giyinip kuşanıp kendimi sokaklara atmaya, kalabalıkla buluşmaya, müziğe karışan kahkaha seslerini duymaya, kısacası keyifli tatil akşamlarını izlemeye bayılıyorum.
Bazı yerler, mesela bir orman, bir yayla ya da bir şelale, tenhayken daha güzel. Fakat bazı yerler de insansız çok anlamsız. İşte Cunda Sahili de tam anlamıyla böyle noktalardan biri. Gündüz sizi maviye ve huzura doyuruyor. Akşamları ise kesinlikle daha hareketli, daha canlı ve daha görülesi.
İşte Cunda Sahili de yukarıda bahsettiğim bu keyfi yaşamak için en uygun yerlerden biri. Yan yana sıralanmış restoranlar, denize vuran ışıl ışıl yakamozlar, kafeler, dondurmacılar, el arabalarında satış yapan buzlu bademciler, elele gezen çiftler… Bir Cunda gezisi sırasında mutlaka yaşanması gereken bir atmosfer.
Taş Kahve
Cunda’yı duyup meşhur Taş Kahve’yi duymayan varsa el kaldırsın (kalkan el emojisi). Kalkan el göremediğime göre Taş Kahve’nin Cunda Adası’nda gezilecek yerler listesinde ilk sıralarda yer aldığından bahsetmeye gerek yok sanırım. Hatta Cunda’da kafa dinlenecek en güzel yer olduğunu anlatmaya hiç gerek yok. 🙂
Sizin anlayacağınız burası adanın en özel köşelerinden biri. Hatta öyle ki mübadeleden önce denize sıfır konumdaymış Taş Kahve. Burada piyano çalınır ve halk da dans edip, eğlenirmiş. Cunda’nın tüm müzelerinden çok daha ünlü olmasına şaşırmamak gerek tarihi Taş Kahve’nin.
Tabi buranın sadece eski eğlenceli günleri ve tarihi binası meşhur değil. Yorgunluktan süzülmüş, harap olmuş bedenleri kendine getiren kahvesi ve taze limondan sıkılma limonatası da meşhur. İster benim o çok övdüğüm Cunda akşamlarında bir kahve, ister gezmekten bitap düşmüş bedenlere enerji verecek soğuk bir limonata… Denizin kenarında konumlanmış 150 yıllık bir binada hangisini içerseniz için güzel olmaz mı?
Bu arada ilginç bir bilgi daha verelim: Tarih kokan bu binada o meşhur kahveler geleneksel yöntemlerle taş havanlarda dövülerek çekiliyor. Kahvenizi yudumlarken bir yandan da bu duruma şahit olacaksınız muhtemelen. Çünkü özellikle yaz aylarında öyle kalabalık oluyor ki burası kahve yetiştirebilmek için birisi sürekli taş havanda kahve dövüyor. 🙂
Sonuç olarak: Cunda’ya geldiyseniz eğer Taş Kahve’ye mutlaka gidin ve kahvesini içmeden dönmeyin (sıra beklemeniz gerekse bile), pişman olmazsınız.
Tımarhane Adası
cunda tımarhane adası
Anlatılanlara göre Osmanlı Dönemi’nde Cunda Adası çevresinde yaşayan Rumlar, içkiyi fazla kaçırıp taşkınlık yaptıkları zaman akıllansınlar diye için bu adaya bırakılırmış. Bunun nedeni de Tımarhane Adası’nda rüzgarın çok sert esmesiymiş. Rivayete göre buraya bırakılan alkolü fazla kaçıran insanlar, rüzgarın etkisiyle akıllanırmış.
Ayrıca Tımarhane Adası’nda Agia Paraskevi adında bakımsız bir manastır da bulunuyor. Yapıdan geriye fazla bir şey kalmamış, sadece kalıntılar var. O yüzden bizce yanına kadar gitmenize gerek yok. Ada çevresinde gezerken uzaktan da izleyebilirsiniz burayı. Zaten ilginç olan şey kendi değil hikayesi. O yüzden buraya da eklemek istedik.
Despot Evi
Adı oldukça ilginç olan Despot Evi’ni anlatmaya adından başlayalım istedik. Kelimeyi duyduğunuzda gözünüzde canlanan siluetleri tahmin edebiliyorum aslında ama despotun kelime anlamı aslında hiçte tahmin ettiğiniz gibi değil. Despot, Rum Ortodoks din adamlarına verilen bir rütbe.
İşte hikayede burada başlıyor aslında. Yunanistan bağımsız bir devlet olunca halk sevinçten bir çok yere bağış yapmaya başlamış. Bu paralarla doğum yeri olan Cunda’ya gelen Despot (yani Ortodoks din adamı) paraların bir kısmıyla 1862 yılında bu binayı inşa ettirmiş.
Despot, gelirken yanında getirdiği paralarla rahat bir yaşam sürerken kalan paralarını da yaptırdığı eve saklamış. Halk arasında despotun sakladığı hazinesi dilden dile yayılınca da hırsızlar despotu öldürmüş ve parasını alıp kaçmışlar. O günden beridir de burası Despot’un evi olarak anılmaya başlanmış.
Sarımsak taşından inşa edilen bu bina daha sonraları hükümet binası, öksüzler yurdu ve ilkokul olarak kullanılmış. Şimdilerde atıl olan yapının restore edilmesi ve turizme kazandırılması gündem konusu. Sırf bir binayı görmek için Cunda’da gezilecek yerler listenize alır mısınız bilemiyoruz ama ilginç hikayesi nedeniyle anlatmak istedik. Gitmek isterseniz bulunduğu yeri yukarıdaki haritada paylaştık.
Ayışığı Manastırı
Ayışığı Manastırı, esas adıyla Ay Dimitri Ta Selina, Cunda Adası’nın kuzey kısmında bulunan Patriça Yarımadası’nın en uç noktasında, dik bir tepenin denizle buluştuğu harika bir yerde bulunuyor. Buranın ne zaman inşa edildiği tam olarak bilinmese de manastırda bulunan iki taşın üzerinde 1771 ve 1795 tarihlerinin yazılı olduğu söyleniyor.
Mübadele sonrasında atıl kalan Ayışığı Manastırı, 2009 yılında Suzan Sabancı Dinçer tarafından satın alınmış. Zorlu bir restorasyon süreci geçiren yapı 2012’de tekrar ziyarete açılmış. Ada’nın uç noktasında kalan Ayışığı Manastırı’na ulaşım biraz sıkıntılı, gidebilmeniz için özel aracınızın olması gerekiyor. Sürekli açık olmayan bu manastıra gelmeye karar verirseniz eğer, mutlaka önceden arayıp açık olup olmadığını teyit edin.
Panaya Kilisesi
Panaya Kilisesi olarak anılan bu yerde aslında görebileceğiniz pek bir şey yok çünkü yapının sadece üç duvarı ayakta kalmış. Ancak Aşıklar Tepesi’ne çıkarken muhtemelen karşınıza çıkacağı için, bu da ne şimdi, diye düşünüp durmayın diye kısaca buraya da aktaralım dedik.
Aslında Agios Yannis Kilisesi, Panaya Kilisesi’nin bir uzantısı olarak inşa edildiğine dair söylentiler olsa da günümüzde ayakta kalabilen yapı Agios Yannis Kilisesi olmuş. Biraz önce de belirttiğim gibi Panaya’dan geriye kalan sadece 3 adet duvar. Aşıklar Tepesi’ne gelmeyecekseniz burayı listenize eklemenize gerek yok fakat tepeye çıkmak Cunda’da yapılacak en güzel şeylerden biri olduğu için Panaya Kilisesi de Cunda Adası’nda gezilecek yerlerin arasına otomatikman girmiş oluyor.
Cunda Sokakları
cunda sokakları
Cunda’da gezilecek yerler yazısının kapanışını Cunda sokakları ile yapıyoruz. Merak etmeyin size sokak ismi falan vermeyeceğiz, burada yapmanız gereken zaten adres falan aramadan kendinizi adanın sokaklarına atmanız ve orada kaybolmanız. Tıpkı Ayvalık sokaklarında olduğu gibi burada da yapmanız gereken tek şey bu.
Biliyor muydunuz, o sokaklarda sağlı sollu dizilmiş tarihi evlerin çoğu sarımsak taşından inşa edilmiş ve hatta evler yapılırken yumurta akı içeren bir harç kullanılmış. Biz de Cunda Adası’nı sokak sokak gezerken öğrendik bu ilginç bilgileri. Yani kaybettik kendimizi, yürüdük sokaklarda gidilecek yer kaygısı olmadan ve yürüdükçe de öğrendik.
Sonra da iyi ki atmışız kendimizi sokaklara dedik. Hem ilginç bilgiler edindik hem yeni insanlar tanıdık. Ne gam kaldı ne keder. Yani sizin anlayacağınız Cunda’nın ruhunu en iyi kavrayacağınız yer kesinlikle sokakları. O yüzden siz de gittiğinizde kendinizi bırakın… Zaman kaygısı olmadan, bir yerlere geç kalma telaşını içinizde taşımadan, yüzünüze bir tebessüm kondurarak gezin her noktayı.
Birinden girin, öbüründen çıkın, resim çekin, anıların arasına yeni anılar eklerken kaybolun dar sokaklarda… Ne patronu düşünün, ne bitmek bilmeyen raporu ne de ödedikçe çoğalan borcu. Her tatilde kendinize böyle boş zamanlar verin. Çok iyi gelecek. 🙂