Ne güzel tatil cennetimizmişsin sen Ayvalık… Bayıldık sana! Bunca yıl nasıl da ihmal etmişiz, atlamışız seni…
Haritaya bakınca Ayvalık’ın nasıl güzel olabileceğini tahmin etmek zor değil. Girintiler, çıkıntılar, minicik adalar coğrafyanın bölgeye kıyağı.
Ayvalık civarının sahiller anlamında bir cennet olduğunu haritadan anlayabiliyoruz…
Diğer kıyak ise Rumlardan! Öyle güzel evler yapıp bırakmışlar ki, hem Cunda’da, hem de Ayvalık merkezde sürpriz dolu bir gezi yaşıyorsunuz.
Böyle güzel sokaklarda geziyorsunuz işte…
Ayvalık gezimize vesile olan şey Doğuş Grubu’nun yenilediği Murat Reis Ayvalık otelinin bizi misafir etmesiydi. Murat Reis, 1970’lerde açılmış bir otel. Döneminde çok popülermiş, ünlülerin konakladığı, Türk filmlerinin çekildiği bir nokta. 90’ların ortalarında kapanan otel, 2015’te yenilenerek tekar karşımızda. Biz de ilk misafirlerinden biri olduk.
Konumu Sarımsaklı’ya yakın, Şeytan Sofrası yolu üzerinde. Şu an otel tertemiz, yepyeni. Kendine ait bir plajı var. Bizim gittiğimiz tarihte hava çok rüzgarlıydı ve denize girmek istemedik, o yüzden yorum yapamıyorum.
Murat Reis Ayvalık Oteli
Yeşillikler içinde Murat Reis Ayvalık Oteli
Yarım pansiyon konaklamamıza sabah kahvaltısı ve akşam yemeği dahildi. Yemekler açık büfe olarak sunuluyordu ve çok sağlıklı bir salata büfesine sahipti. Yemeklerden gayet memnun kaldık.
Öğle yemeğini de havuzbaşında yedik…
Murat Reis Ayvalık Oteli köpek dostu bir otel aynı zamanda. İster köpeğinizle, isterseniz de ailenizle keyifli dakikalar geçirebilirsiniz. Sessiz sakin bir konuma sahip, dinlendirici bir otel.
Diğer Ayvalık Otelleri için: https://www.neredekal.com/ayvalik-otelleri/
Cunda Otelleri için de: https://www.neredekal.com/cunda-otelleri/
Otelimizi anlattığımıza göre sıra geldi:
Ayvalık Civarında Neler Yapılır?
Biz 3 Temmuz cuma günü öğlen kendi arabamızla Söke’den yola çıktık Ayvalık’a doğru. Akşama doğru otele vardığımızda biraz dinlenip güneşin batmasına yakın zamanda Şeytan Sofrasına çıktık.
Şeytan Sofrası
Şeytan Sofrası adı verilen tepe çok hoş bir manzaraya sahip. Şeytanın ayak izi olduğuna inanılan kayalığın etrafı demir parmaklıklarla çevrilmiş. Ayak izi olduğu düşünülen çukura para atıp dilek dilemek adetten. Her adeti yerine getirme zorunluluğumuz olmadığı için biz fotoğraf çekip manzaraya odaklandık.
Tepeye niçin Şeytan Sofrası denmiş, hikayesi burada…
Ayak izi bu kafesin içinde!
Ve tanıştırayım: Şeytan’ın ayak izi olduğuna inanılan oyuk. Dilekler kabul olmuyormuş, boşuna para atmayın 😛
Daha sonra kalabalık bir güruh halinde güneşin batmasını beklemeye koyulduk. Herkes fotoğraf çekiyor, herkes en güzel kareyi yakalama derdinde. Bir selfie çubuğu çılgınlığı almış başını gidiyor. Bu çubuğun kalabalık yerlerde tehlikeli olabileceğini burada anladık.
Bir grup insan güneşin batışını izliyoruz…
Selfiesiz olmaz!
Manzara hakikaten güzeldi…
Akşam yemeğimizi otelde yedikten sonra biraz yürüyüp etrafı görmeye Sarımsaklı’ya düşürdük yolumuzu.
Sarımsaklı
Ayvalık’ın Sarımsaklı‘sı bizim Kuşadası’nda Davutlar gibi yazlıkçıların bol olduğu, sahilde yürüyüş yapıp mısır veya dondurma yediğiniz bir yer. Kumsala atılmış minderlerde nargile, çay, bira ikramı yapılıyor.
Sarımsaklı’da adım başı bir çarşı var, hediyelik eşya ve plaj ürünlerinin satıldığı.
Yerli turistin bol olduğu bir bölge olduğu söylense de biz beklediğimizden daha fazla yabancı turist gördük.
Sarımsaklı’nın lunaparkına da uğramadan geçmedik. Bir dönmedolap turu ile romantizme selam çaktık 😛
Lunaparkta çocuklar gibi şendik…
Sarımsaklı plajı Türkiye’nin en uzun sahillerinden. Biz gündüz gitmedik ama denizi çok berrakmış. Kumlu ve hemen derinleşmeyen yapısı aile dostu bir plaj yapıyor Sarımsaklı’yı. Kuzey Ege’nin denizi bana soğuk geliyor olsa da benim gibiler Ağustos’tan itibren rahatlıkla girilebilir diye düşünüyorum.
Biz ertesi gün Sarımsaklı’ya 3km uzaklıktaki Badavut plajına uğradık. Badavut’u da denize girmek için bir kenara not düşün!
Badavut Plajı
Cuma akşamını Şeytan Sofrası ve Sarımsaklı turu ile noktalıyoruz.
Cumartesi sabah otelde kahvaltı edip şezlongda kitap keyfi yaptıktan sonra öğleden sonra sıra Cunda Adası’na gelmişti.
Cunda Adası
Cunda Adası’nın yeni ismi “Alibey Adası” aslında. Birçok tabelada da “Alibey” olarak gösteriliyor. “Kimmiş bu Ali Bey?” derseniz, Kurtuluş Savaşında padişahın “Yunanlılara teslim olun” emrini yoksayıp saldırıya geçen kumandan Yarbay Ali Çetinkaya imiş.
Cunda Adası gerçekten bir ada, ama karaya köprü ile bağlı. Anakara ile arasında bir küçük ada daha var, “Lale Adası” isminde. Lale Adası ile Cunda arasındaki köprü “Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü” olarak geçiyor.
Araba ile Cunda’ya gidiş mümkün. Aracınız yoksa da dolmuşlarla sık sık ulaşım sağlanıyor.
Cunda merkezinde arabayı parketmeyi başardıktan sonra gezmeye başlıyoruz:
Merhaba Cunda!
Sahil kenarında yanyana dizilmiş balık restoranları, lokma ve dondurmacılar var. Balık restoranlarının en ünlüsü Bay Nihat, kahvelerden en ünlüsü Taş Kahve, dondurmacılardan da İmparator.
Biz de ilk molamızı Taş Kahve’de verdik.
Sahilde tahta sandalyeli meşhur Taş Kahve
Taş Kahve’nin sadece bahçesinde oturmayın, içine de girin. İnşasında kullanılan doğal sarımsak taşı, taş işçiliği, yüksek tavanı ve kolonsuz inşası ile dönemin en mükemmel mimari yapılarından biriymiş. Zamanında Taş Kahve’de piyano çalındığı, ada sakinlerinin buraya gelip müzik dinlediği ve dans ettiği söyleniyor.
Meşhur Taş Kahve’nin içi
Taş Kahve hem turistlerin, hem de yerellerin takıldığı bir mekan. Turistler yüzlerini denize dönüp otururken yerelleri sırtını döner diye okumuştum. Hakikaten de oranın yerlisi olduğu anlaşılan yaşlı amcalar sokağa bakan kısımda oturup çaylarını içiyorlardı.
Deniz kenarını bitirip içerilere girmeye başlayınca çok sevimli evler, arnavut kaldırımlı dar sokaklar görüyoruz. Çok instagramik bir ada burası, her köşenin fotoğrafını çekmek istiyorsunuz.
Cunda Sokakları
Cunda Sokakları
Cunda hatırası
Cunda tarz olarak Alaçatı’ya benziyor. Ama İstanbullular tarafından ele geçirilip pahallanmadığı için Cunda’yı daha çok sevdik.
Cunda Sokakları
Cunda Çarşı
Ve Cunda evleri… Birçoğu butik otel olarak kullanılıyor.
Şu Rumlar iyi ki zamanında bu evleri yapmış gitmiş… Mübadele zamanı buradaki Hristiyanlar Yunanistan’a gidince Girit ve Midilli’den birçok Müslüman da Cunda’ya gelmiş.
Cunda’nın sevimli sokaklarını gezdikten sonra sıra geldi tepedeki değirmene tırmanmaya. Aşıklar Tepesi olarak bilinen bu tepeye yürüyerek rahatça gidiyorsunuz, biraz nefesnefese kalınıyor ama yukarıdaki manzara buna değer!
İstikamet tepedeki değirmen!
Tepedeki değirmen eskiden Agios Yannis şapelinin de içinde olduğu manastıra un sağlayan yapıymış. Rahmi Koç vakfı tarafından restore edilen değirmenin içi şu an “Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı” olarak kullanılıyor. Necdet Kent eski bir büyükelçi, aynı zamanda Coca-Cola’nın dünya ceosu Muhtar Kent’in babası oluyormuş. Değirmene giriş ücretsiz, kitaplara göz atıp önündeki Nostalji Kafe’de soluklanabilirsiniz. Pazartesi günleri kitaplık kapalı oluyormuş.
Aşıklar Tepesi’nden manzara
Adadaki bir başka tarihi yapı ise Taksiyahis Kilisesi. Burası da Rahmi Koç vakfına emanet edilmiş ve çağdaş mühendislik teknikleri ile hayata döndürülmüş. 31 Mayıs 2014’de “Ayvalık Rahmi M. Koç Müzesi” olarak ziyarete açılmış. İstanbul ve Ankara’daki Koç müzelerinin bir benzeri gibi oluşturulmuş müzede teneke oyuncaklardan buharlı modellere, bebek arabalarından zaman ölçüm aletlerine olmak üzere geniş bir yelpazeye yer verilmiş.
Müzeyi pazartesi hariç hergün 10:00 – 19:00 saatleri arası ziyaret edebilirmişiz. Biz saati kaçırdığımız için giremedik.
Cunda Adası’nın kuzeyinde, Patrica burnunda yeralan Ayışığı Manastırı da Güler Sabancı tarafından restore ettiriliyor. Biz oralara kadar gitmedik ama görülecekler listesine ekleyebilirsiniz.
Tarihi yerleri gezip, sevimli sokaklarda yürüdükten sonra serinlemek isterseniz Cunda’da denize girilecek en güzel yer Ortunç Koyu imiş. Ortunç Oteli’nin işletmesinde olan plaja giriş ücretliymiş. Bir dahaki sefere mutlaka gidilecek!
Biraz da yiyip içelim Cunda’da.
Balıkçılar sahilde sıra sıra. Buraya özgü Papalina Balığı mutlaka denenmeli. Çeşit çeşit mezeler ve “sıcak ot tabağı” sofraların olmazsa olmazı.
Sıcak ot tabağı
Sahilde sıralanmış balıkçıların en meşhuru Bay Nihat. Biz yer ayırtmaya çalıştığımızda dolu olduğu söylendi.
Bay Nihat
Ben de Teo’s Meze – Balık’tan yer ayırttım. Burası sahildeki balıkçılardan 5 dakika yürüme mesafesi, ama masaları denize sıfır konumda. Manzarası ve ambiyansı çok güzel, yediğimiz her şey de çok lezzetliydi.
Teos Meze Balık’ta hava kararmadan
Hava karardıktan sonra da manzaramız böyle idi…
Deniz manzarasından vazgeçerseniz iç sokaklarda da çok hoş atmosferde restoranlar var.
Sokaklarda da çok keyifli restoranlar vardı
Hem de sazlı sözlü…
Meze – balık yerine pizza, hamburger gibi modern yemekler tercih ediyorsanız Uno isimli mekan çok popüler.
Vino şarap evi benim gözüme kestirdiğim yerlerden biri oldu şirin sokaklar içinde.
Sahilde sakızlı dondurma veya lokma yemek de Cunda adetlerinden. Akşam olduğunda İmparator isimli yerin önünde upuzun bir kuyruk vardı.
Lokma ve dondurma Cunda akşamlarının vazgeçilmezi
Bir de kedileri meşhurmuş Cunda’nın
Cunda’yı keyifli şekilde gezip cumartesi günümüzü de bitirdik. Sıra geldi aynı zamanda dönüş günümüz olan pazara…
Pazar günü de Ayvalık’ı keşfe çıktık.
Ayvalık Merkez
Hiç beklemediğim güzellikte çıktı Ayvalık merkezi. Rastgele sokaklara girdik ve eski evlerin arasında dolaşmaya başladık. Karşımıza sanat galerileri mi çıkmadı, antikacılar mı, kahveciler mi…Çarşısını da çok sevdik, küçük esnaf ruhu korunmuştu adeta.
Ayvalık Sokakları
Ayvalık Sokakları
Ptt’nin karşı sokağında modern bir kahveci bulduk…
Mekanın ismi Kvcii
Bir başka sokakta ise yerel bir kahveye rastladık…
Yurdum kahvesi ise burada
Ayvalık’taki camiler de kiliseden bozma. Hala daha kilise havasında olan bu camilerde şu an ibadet devam ediyor. Biz ramazanda gittiğimiz için kalabalıktı.
Saatli Camii
Kilise mimarisinde Çınarlı Camii
Caminin içinde de kilise havası korunmuş.
Ayvalık’ta tost yemeden olmaz… Biz tok olmamıza rağmen bir Ayvalık Tostu yemek için sahildeki Tansaş’ın yanındaki Tostçular Çarşısı’na yöneldik.
Ayvalık Sahil
Ayvalık Tostçular Çarşısı
Bize Tostçu Mesut önerilmişti. Sanırım herkese aynı yer önerilmiş, çarşıdaki tüm tostçular boş iken biz Mesut’taki son boş masayı kaptık. Komşu tostçular “gel abi, buyur abla” yapmasına rağmen sinek avlıyordu. Açıkçası bu duruma üzüldüm ve sonraki gidişlerimde onları denemeye karar verdim.
Ayvalık’ta yemek içinse Yörük Mehmet’in yeri ve Deniz Kestanesi Restoran şiddetle önerilen yerler. Hatta Deniz Kestanesi Vedat Milor’un cep telefonunu denize düşürüp yemeğe devam ettiği yer olarak ünlenmiş 🙂
Bizim gerçekleştiremediğimiz diğer bir aktivite ise tekne turu. Ayvalık’ın tekne turları çok güzel koylara götürüp sınırsız balık ikram ediyorlarmış diye duydum. Deneyimlediğim bir tekne yok ama sizin bildiğiniz sessiz ortama sahip, kalabalık kabul etmeyen bir tekne varsa önerilerinizi beklerim…
Ayvalık’ta bir haftasonumuz böyle geçti… Tekrar gidip denizin tadına bakmayı, Papalina balığını denemeyi isterim…
Siz de giderseniz yapmadan dönmeyin dediklerim:
1- Ayvalık merkezde Rum evleri arasında gezilir, antikacılara göz atılır.
2- Cunda Adası’nı keşfetmeli!
3- Sarımsaklı plajında gündüz denize girilir, akşam da yürüyüş yapılır. Çarşılarında gezilir. Lunaparkında da eğlenceli vakit geçirilebilir.
4- Şeytan Sofrası’nda güneşin batışı izlenir
5- Ayvalık’ta tekne turuna çıkılır
Ayvalık’a gitmişken Midilli’ye de geçelim derseniz Midilli yazıma tık tık…
“Melike yeni yazı yazarsa haberim olsun” diyorsanız da Facebook sayfama beklerim.
Keyifli geziler olsun!